• BIST 4.946,30
  • Altın 1203.3
  • Dolar 19.0194
  • Euro 20.431
  • İstanbul 9 °C
  • Ankara 3 °C

Iğdır’da “Kerbelayı Anlamak” Paneli Düzenlendi

Iğdır’da “Kerbelayı Anlamak” Paneli Düzenlendi
Iğdır Üniversitesi Caferilik Uygulama ve Araştırma Merkezi (CAMER) tarafından organize edilen geleneksel “9. Ehl-i Beyt Paneli” Karaağaç Kampüsü 15 Temmuz Konferans Salonunda düzenlendi.

Iğdır’da “Kerbelayı Anlamak” Paneli Düzenlendi

Tacettin DURMUŞ

Iğdır Üniversitesi Caferilik Uygulama ve Araştırma Merkezi (CAMER) tarafından organize edilen geleneksel “9. Ehl-i Beyt Paneli” Karaağaç Kampüsü 15 Temmuz Konferans Salonunda düzenlendi.

Üniversitenin öğretim elemanları, öğrenciler ve vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği “Kerbelayı Anlamak” konulu panele, Iğdır Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi ve Caferilik Uygulama ve Araştırma Merkezi (CAMER) Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Musa Çetin ile Araştırmacı-Yazar Yusuf Töre panelist olarak katıldı.

“Kerbela olayı İslam tarihinin en acı olayıdır”

Panelde ilk sözü alan Dr. Öğr. Üyesi Musa Çetin, Kerbela olayının, İslam tarihinin en acı ve sonuçları itibariyle büyük kötülükleri beraberinde getiren çok menfur bir facia olduğunu belirterek, bu olayın her Müslüman tarafından lanetlenmesi gerektiğini söyledi. Bu acı olayla Hz. Hüseyin ve yakınlarının katledilmesinin doğurduğu travmanın tesirinin yüzyıllardır devam ettiğini belirten Çetin, günümüzde tüm Müslümanların bu konuda tek vücut olarak, yeni kerbelaların yaşanmaması için uyanık olmalarının önemini vurguladı. Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beytin, mezhep farkı olmadan her Müslümanın kalbinde müstesna bir yere sahip olduğunu, kendilerinin bu menfur olayı anlatan ağıtlarla, gözyaşı akıtan büyükleri tarafından yetiştirildiğini kaydeden Çetin, bu yaranın her Müslümanın ortak derdi ve acısı olduğunu söyledi.

 “Kerbela olayının sürekli hatırlanması gerekiyor”

 Panelde ikinci sözü alan Araştırmacı-Yazar Yusuf Töre ise Iğdır Üniversitesinde olmaktan büyük mutluluk duyduğunu ve bu ortamı sağlayan başta Rektörümüz Prof. Dr. Mehmet Hakkı Alma olmak üzere, emeği geçenlere teşekkür etti.

Kerbela olayının bütün Müslümanların ortak derdi ve acısı olduğunu kaydeden Araştırmacı-Yazar Töre, bu menfur olayı gerçekleştirenlerin iyi tanınması gerektiğini ifade ederek, böylelikle yeni Kerbelaların yaşanmasına engel olunabileceğini belirtti.

Yazar Töre konuşmasının devamında şunları kaydetti; Kur’an tarihi olaylara çok fazla yer vermiştir. Hatta bu konuda inanmayanlar tarafından çok eleştiriye de muhatap olmuştur. Tarihte geçen olayları, peygamberlerin ve onların mücadele ettiği zalimlerin kıssaları, mazlum halkları, insanları sürekli örnek vermiş ve bunun sebebini de “ibret alın” diye açıklamıştır. O halde, tarihi olaylara yaklaşımımız da Kur’an’ın bakış açısıyla olmalı ve tarihi göz ardı etmek yerine onları zikrederek ibret alma yolunu seçmeliyiz. Al-i İmran suresinin 183. Ayetinde, Peygamber Efendimizden mucize isteyenlere karşı şöyle buyrulmaktadır: De ki: “Benden önce size nice peygamberler, açık belgeleri ve sizin dediğiniz şeyi getirdi. Eğer doğru söyleyenler iseniz, niçin onları öldürdünüz?” Burada “peygamberleri öldürdüğü” belirtilen Yahudiler onlarca, yüzlerce yıl önce yaşamış ve yaşadıkları dönemde ki peygamberleri öldürmüşlerdir. Hâlbuki peygamberimizin muhatabı kendi döneminde yaşayan Yahudilerdir. Peki, öyleyse neden Kur’an, bu Yahudileri, kendilerinden çok çok önce yaşamış dedelerinin “Peygamberleri öldürme” fiiliyle suçluyor? Bunu sahabelerden de Peygamberimize sormuşlar ve O da şöyle buyurmuştur: “Onların o yaptığı cinayetleri kalben kabul eden, tasdik edenler de onların fiillerine ortaktır.” Kerbela olayı, İslam’ın acı bir sahnesidir ve Müslümanların hüzün kaynağıdır. Ama “Kerbela olayı tarihte kaldı, artık neden gündeme getirelim ki” diyenler maalesef vardır. Halbuki Al-i İmran: 183’te buyrulan bakış açısı ile olaya baktığımızda ve Kur’an’ın tarihi kıssalara yer verme sebebini incelediğimizde, Kerbela olayının unutulacak bir şey olmadığını, aksine sürekli gündemde olması gereken bir olay olduğunu görürüz. Kerbela aynı zamanda İslam tarihinde Müslümanların birbirleri ile savaşmak durumuna geldiğinde ortada duran insanların hangi kriterlerle, hangi tarafı seçmeleri gerektiğini gösterebilecek istisnai bir örnektir. Olur da Müslüman yöneticiler İslami değerlerden uzaklaşırsa, uzaklaşmakla da kalmaz, bu değerleri çiğnemekte bir beis görmezlerse, sorumlu bir Müslüman bu durum karşısında ne yapmalıdır? Bu duruma Kerbela perspektifinden bakacak olursak ve Kerbela olayı üzerinden değerlendirme yapacak olursak burada da iki ayrı açıdan konuyu değerlendirmek mümkündür. Kerbela’nın asıl kahramanı İmam Hüseyin’dir (as). Hz. Hüseyin’e (as) o dönemde ve şu anda Müslümanlar arasında ki farklı düşünceye sahip iki ekolün farklı bakışı vardır. Eğer Şii bakış açısıyla bakılacak olursa, Hz. Hüseyin sadece Peygamberin torunu değildir. Aynı zamanda Allah tarafından seçilmiş zamanın imamıdır ve bütün davranışları örnek teşkil eder. Hepsi bizim için hüccettir, O haktır ve karşısında ise kim olursa olsun batıldır. Dolayısı ile Şiiler açısından Kerbela Hak ile Batılın savaşıdır. Ancak ben bu gün bu bakış açısı ile Kerbela’ya bakmak istemiyorum: Sünni ekolün penceresinden bakmak istiyorum. Ehl-i Sünnet Müslümanlar açısından Hz. Hüseyin imam değildir. Ancak Resulullah’ın torunudur, ümmetin en bilgili sahabesi olan Hz. Ali’nin oğludur. Resulullah, Hz. Ali hakkında “Ben ilmin şehriyim, Ali de onun kapısıdır” buyurmuştur. Rad suresinde bahsedilen “yanında kitabın ilmi bulunan” ayetinin muhatabı da Hz. Ali’dir. Hz. Hüseyin’in annesi, Resulullah’ın diliyle bütün kadınların seyyidesi olan Hz. Fatıma’dır. Resulullah, annesi Fatıma için “Allah Fatıma’nın razı olduğuna razıdır ve gazab ettiğine gazab eder” hadisini buyurmuştur. Sadece bu mudur Hüseyin? Hayır, o Resulullah’ın “Hasan ve Hüseyin, Cennet gençlerinin efendileridir” diye buyurduğu kişidir. Cennette olduğunun belgesidir bu, sadece Cennette de değil, Cennettekilerin efendisi!... Öyleyse bütün davranışları da Müslümanlar için örnektir. Al-i İmran Suresinin 61. Ayetinde bahsedilen Mübahale olayındaki beş kişiden biridir Hz. Hüseyin. Mübahale, Necran Hıristiyanları ile Hz. Resullah arasında yaşanan tartışma sonucu, Hz. Resulullah’ın “gelin lanetleşelim ve Allah’ın lanetinin batıl ve yalancı olanın üzerine olmasını dileyelim” teklifinde bulunduğu ve Hıristiyanların da kabul ettiği olaydır. Hıristiyanların lideri, “dikkat edin, eğer Muhammed arkadaşları, ashabı ile mübahaleye gelirse hiç korkmayın, mübahale edin, ama eğer özel yakınları ile gelirse mübahaleden kaçının ve Onu kabul edin” demiş ve Resulullah oraya kendisi, Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin ile beraber gelmişti. Elbette biz biliyoruz ki, Hz. Resulullah kendi başına bir iş yapmaz, ancak Allah’ın emrine göre davranır. Yani İslam’ı temsil eden beş kişiden biridir Hz. Hüseyin, ki o beş kişinin ilki Hz. Resulullah’tır. İşte Kerbela’nın taraflarından birisi bu Hz. Hüseyin’dir. Karşı tarafta ise Yezid vardır. Yezid’in dedesi Ebu Süfyan’dır, ki kendisi Hz. Resulullah ile savaşmış, Mekke’nin fethinde zahiren Müslüman olmuş ama her fırsatta düşmanlığını izhar etmiş birisidir. Babası Muaviye’dir ki o da Hz. Ali ile savaşmıştır. Babaannesi Hind’dir, ki Hz. Hamza’nın ciğerlerini ağzında çiğneyen bir kadındır. Yezid’in kendisi de Hz. Hüseyin ile savaşmıştır. Kendisi ayyaş, kumarbaz ve zina eden birisi idi. Yezid, sadece Kerbela olayını gerçekleştiren şahıs değildir. Üç yıllık iktidarında, Kerbela’dan sonra Medine’ye saldırıp, günlerce Medine halkının mal, can ve namusunu helal bilen, bu nedenle de çoğu sahabe birçok Müslüman’ı öldüren, kadınların ırzına geçen, Medine’yi yakıp yıkan Harre olayının da kahramanıdır. O yıl Medine’de yüzlerce gayrimeşru çocuk doğmuştur. Yezid bununla da kalmamış, Mekke’ye saldırmış ve Ka’be’yi yakmıştır. Ka’be, İslam inancına göre Beytullah, yani Allah’ın evidir ve kutsal bir mekandır. İmam Hüseyin’in kesik başı önüne geldiğinde okuduğu şiir, onun gerçekte Müslüman dahi olmadığını ortaya koymuştur: Şiirinde “ Keşke Bedir’deki dedelerim beni görseydi de yezid eline sağlık” deseydiler. Gerçekte ne vahiy vardır ve de haber. Haşimiler iktidarla oynadılar, ama şimdi iktidar bizdedir” gibi şeyler söylemiş ve kimliğini açıkça ortaya koymuştur. Eğer bir kimse “vahiy yoktur” derse o kişi küfre girer. Yezid de aynen böyle diyor ve vahyi inkar ediyor… Kerbela olayından sonra, zamanın iktidarı, yaptığı bu korkunç ve aşağılık işleri meşru bir zemine oturtmak için bir çok şey yapmıştır. Ben bunlardan ikisine değineceğim: İmam Hüseyin’in, gerçekte meşru halifeye baş kaldıran asi biri olduğunu yaymış ve bununla ilgili çalışmalar yapmışlardır. Halbuki kendisi meşru bir halife değildir. Muaviye tarafından zorla iktidara getirilen fasık ve facir birisidir. Ama maalesef günümüzde, ülkemizde dahi, onun bu propagandasının etkileri görülebilmekte ve “Hz. Hüseyin önemli bir şahsiyettir ama meşru halifeye karşı gelmekle hata yapmıştır” diyenler vardır. İmam Hüseyin de iktidar için baş kaldırmış değildir. Müslümanlar birazcık Hz. Hüseyin’in kendi ağzından kıyamını dinleseler asla bu yalana inamazlar… Eğer Onun medine’den hareket edip ta Kerbela’ya kadar yaptığı beş buçuk aylık sürede sarf ettiği sözler incelenirse, tek amacının İslam dininin tahrif edilmesini önlemek ve dini ıslah etmek olduğu görülür. İmam Hüseyin Medine’de, daha sonra Hac mevsiminde Mekke’de ve daha sonra da yol boyunca gördü herkese meramını anlatıyor. Bununla yetinmiyor, değişik şehirlere elçiler vasıtası ile mektuplar gönderip niçin kıyam ettiğini anlatıyor. Bu alanda Ayetullah Necmi’nin “Hicretten Şehadete sözleriyle İmam Hüseyin” adlı kitabına müracaat edilebilir. Kerbela hadisesinin olduğu Aşura günün bayram olduğu yalanını yaymak ve bununla ilgili yalan hadisler üretmek. Mesela Hz. Adem’in tövbesinin bu günde kabul edildiği, Hz. Nuh’un gemisinin bu günde karaya oturduğu vs. şeklinde hadisler… Halbuki hem Şia’nın hem de Ehl-i Sünnet’in kabul ettiği sahih hadislerde Hz. Resulullah’ın bu günde ağladığı ve hüznünü saklamadığı görülür. Mesela Peygamberimizin hanımlarından Ümmü Seleme’den nakledilen şu hadis: Ümmü Seleme diyor ki; “bir gün Hz. Resulullah’ın yanına girdiğimde onun çok üzgün olduğunu ve ağladığını gördüm. Elinde bir toprak parçası vardı. “Neden ağlıyorsunuz ya Resulallah?” diye sorduğumda, “şimdi Cebrail buradaydı. Bu toprak parçasını bana verdi ve Hüseyin’imin kendini benim ümmetimden sayan kişilerce Kerbela denen yerde şehid edileceğini haber verdi. Ey Ümmü Seleme bu toprağı al, ne zaman bu toprak kan rengini alırsa bil ki Hüseyin’im şehdi edilmiştir” dedi. Ben o toprak parçasını aldım ve bir şişeye koydum. Uzun yıllar geçti. Bir gün uyumuştum, rüyamda Resulullah’ı gördüm. Üstü başı, saç ve sakalı toz toprak içindeydi. Perişan bir hali vardı ve ağlıyordu. “Ne oldu ya Resulallah?” diye sorunca, “Hüseyin’imi şehid ettiler, oradan geliyorum” dedi. Uyandım ve hemen o toprağı sakladığım şişenin yanına koştum. Gördüm ki şişedeki toprak kan rengine dönmüş. Anladım ki Hüseyin şehdi edilmiş.” Şimdi bakın, burada, Hz. Resulullah, daha henüz gerçekleşmemiş bir olay için ağlıyor ve hüzünleniyor. Bu haberi de ona Cebrail getiriyor. Cebrail, haberi kimden getirir? Elbette Allah’tan… Allahu Teala kendisi Kerbela hadisesini resulüne haber veriyor ve onu ağlatıyor, hüzünlendiriyor. Aşura gününün matem günü olduğunu ve ağlamanın da Resulullah’ın sünneti olduğunu gösteren bundan daha güzel bir örnek var mı? Acaba Resulullah’ın ağladığı gün bayram ilan edilebilir mi? Hatta gerçekten Nuh’un gemisi bu gün karaya oturmuş olsaydı bile acaba önceliği ona mı vermemiz gerekirdi, yoksa Resulullah’ın torununa mı? Eğer bayram etmek istiyorsak, bayramlık günümüz çoktur. Mesela Bedir zaferini kazandığımız günü bayram ilan edelim. İlk vahyin indiği günü bayram ilan edelim va daha nice günleri… Son olarak şunu söylemek istiyorum. Anadolu, Ehli Beyt’in çok sevildiği bir coğrafyadır. Halkımız bu bayram yapma hadisesini bilinçsizce yapmaktadır, ancak bunların artık anlatılması ve halkımızın aydınlatılması gerekmektedir. Bu da eli kalem tutan, halka önderlik yapan, bilgi sahibi kimselerin görevidir.”

 

Bu haber toplam 1556 defa okunmuştur
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2018 Kars'tan Havadis | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.